Elveda Michael Jackson

E

Yazı açık dakikalardır önümde ama ne yazacağımı bilmiyorum hani… Dün geceden beri bir haber olduğum ve bugün öğlen öğrendiğim olayın neticesinde oluyor bu ruh hali, boğazımdaki düğümlenme; ve açıklanamamaya devam ediyor ne olursa olsun…

80’lerin sonunda 90’ların başında çocuk olmak dedik hep senelerdir… Internet girdi hayatımıza, devam ettik onunla yaşamaya, bilerek bilmeyerek… Youtube olduk, sosyal medya olduk twitter olduk bir yanımız hep onunlaydı. Şakalarımızda, eğlencelerimize filmlerimize onu ve yaptıklarını konu ettik. Moon nedir bilmezken Moonwalk öğrettik insanımıza sayesinde… Yazlık yerlerde en sevdiğimiz animasyon, dans yarışmalarında en sevdiğimiz kişileri yarattı O…

Eni vici vokke diye diye dalga geçtik, Annie you ok? diye bağırmayı da öğrendik Alien Ant Farm coverıyla.

Kimimiz hayatına devam etti dinlemeden, kimimiz de o bilmediği, hiçbir zaman anlamadığı ve aslında çok bilgi sahibi bile olmadığı adamı anlamaya çalıştı aklına geldikçe medyada çıkan çocuk tacizi, o bu şu gibi davalardan ve bilimum kötü anlaşılmaz olaylardan sonra.

Her sene en az bir kere adını duymaya alıştık iyisiyle kötüsüyle… Bir Müslüman oldu dendi, bir öldü dendi… Bir de çocuk davalarıyla bir kere daha çalkalandı ortalık… Arada sırada belgeselleri oldu gören duyan var mı bilinmez ve bu adam sessiz sedasız yaşadı aslında kalp krizi geçirene dek…

Hiç kimseye, yaşadıklarına, düşündüklerine veya içinde bulunduğu duruma aldırmadan, durmadan…

Don’t Stop Till You Get Enough demeye devam etti…

“Ben yalnızca dürüst olmak isteyen, insanları mutlu etmeye çalışan biriyim. Tanrı’nın bana ihsan ettiği yeteneğim aracılığıyla onlara biraz olsun ‘kaçış duygusu’ vermek amacım. Kalbim burada işte. Tüm yapmak istediğim bu…”

—Michael Jackson

dedi ve yılmadı kendi söylediği gibi. Zenci oldu, beyaz oldu, sahne kostüm tasarımcılarıyla aldığı patentleri, bulduklarını yaptıklarını düşündüklerini bir yere koymadan, kendinden ayırmadan, yine sanatına ve yegane hedefine devam etti diğer sorunlarını kafasındakileri bir yana koyup.

Ilk sahnesinden belliydi belki de tüm bu yaşayacakları… Ailesiyle, plak şirketleriyle onlarla bunlarla sorun yaşadı, devam etti hayatına tüm doğruları ve yanlışlarıyla.. En azından benim gözümde öyle…

Hepsine rağmen onlarca kere ödüllere boğuldu, onlarca kere EN seçildi olduğu, elini attığı ve yapacağım dediği her mecrada.

Pepsi reklamıyla da gördük onu, zombiler kovalarken de, sahnedeki en klas karizmatik haliyle de, son yıllarında deforme olmuş burnuyla da, kapalı çarşaflar içinde de, pencerede elinde çocuk varken etrafa çılgınca hareketler yaparken de…

Neresinden bakarsam bakayım, MJ’i MJ olmaktan alıkoyan hiçbir engel göremiyorum ben hala, göremedim de hiçbir zaman.

Derler ya herkesin hayatı özeli kendinedir diye, belki de biz bırakmadık onu özellerini yaşamaya… Onca geneller varken uğraşacağımız onu belledik kafalarımızda kötü örnek olarak, birbirimize de empoze ettik bir çok şeyi bilerek, bilmeyerek belki…

Neyse, olan oldu artık, bir büyük insan,bir ekol daha ayrıldı aramızdan ardında yine milyonlarca soru işareti ve milyonlarca hayran bırakarak. Bilelim bilmeyelim, içinde bulunduğumuz popüler kültür dünyasının temelinde yer alan büyük bir kütle daha eridi gitti… Barış Manço gittiğinde böyle olmuştum, şimdi de o gitti… Daha da bir şey kalmadı çocukluğuma ait verdiğim değerin yanlarına bile yaklaşamayacağı hatta aklıma bile gelmeyen ama yine de çok şey ifade eden Madonna, Sylvester Stallone’yi ve Arnold Schwarzenegger, Ajda Pekkan veya bi Al Pacino haricinde…

Onca eleştiriye rağmen sağlığında bile

  • #82 – Most Subscribed (All Time)
  • #19 – Most Subscribed (All Time) – Musicians
  • #75 – Most Subscribed (All Time) – Partners
  • #21 – Most Viewed (All Time)
  • #8 – Most Viewed (All Time) – Musicians
  • #21 – Most Viewed (All Time) – Partners

gibi ciddi istatistikleri elinde bulundurarak, 911 ses kayıtlarının haricinde temmuz ayındaki son turnesini bekleyen hayranlarının umutları, doktor ile ilgili bilinemeyen bulunamayan haberler, çocuklar ile ilgili davalardaki sonuca bağlanmayan vakalar yine onlarca bilinmezi de yanında götürerek, çizgifilm karakterlerine, konsere çıkan sanatçılara bile siyah bant taktırarak (*)(*), iTunes’da toplist te anında %100 lük oranla listenin tamamını kaplayacak kadar sadık bir kitleye hitap ederek (*), web sitelerinin logolarının yanına figürlerini koydurarak (*) ve tabi O’nsuz bir hayatı düşünemeyen, dünyanın Michael olmadan bir anlamı olmadığına inanan onlarca fanını da asla anlayamayacağım ve paylaşamayacağım acılarla bırakarak ayrıldı bu çılgın dünyadan…

Geriye de albümleri kaldı, videoları kaldı söyledikleri ve onca düşündüğü şey arasından kelimeye döktükleri…

Okulumun bitmesi ile birlikte, çocukluğum ile birlikte çocukluğuma ait, bana ait, kasetleri müzik setlerini ve uzun, kabarık kıvırcık saçlı o günlerin üzerine bir başka perde çekmem gereken bu günlerde gittin ya MJ! ne diyebilirim ki sana…

Rest in Peace MJ!
Rest in Peace King of Pop!

Rest in Peace çocukken bunun gibi olmak istiyorum dediğim iki adamdan birincisi!

Elveda senin gibi yapıp kim ne derse desin bildiğimi okuyacağım ve aklımda hep iyi kalacak adam!

Söylenenler doğru bile olsa, örnek alınacak, düşünülmesi gereken çok yanın vardı!

We’ve Got Forever!

I’ll plant you a garden Of laughter and tears
With rain and with sunshine
Love will grow through the years
The dreams that we’re dreaming
Have time to come true

‘Cause we’ve got forever
And forever is meant for so very few

We shall have music
We shall have rhyme
We shall have each other
One minute after the end of time

Then we’ll add up the pleasures
And treasure the sums
Caring is sharing
The cake and the crumbs
How lucky we are to be me and you

‘Cause we’ve got forever
And forever is meant for so very few

Yorum Ekle

Kategoriler